20 Ekim 2014 Pazartesi

 13:48   Bornocu Ersan   ,    No comments

En önemsiz firavunlardan biri olan Tutankhamon, mezarı bulunduktan sonra Mısır'a damgasını vuran tarihi kişiliklerden çok daha fazla tanındı... Arkeolojinin yeniden doğuşu olarak kabul edilen kazı çalışmaları, beraberinde getirdiği ilginç ve enteresan gizemli ölümler ve görkemli sanat eserleriyle tüm dünyanın ilgisini çekmeyi her dönem başardı. Tutankhamon'u böylesi önemli kılan neydi? Ve mezarı gerçekten lanetli miydi?

Tutankhamon Kimdi
Mezarında inanılmaz bir zenginlik bulunduğu halde Tutankhamon (MÖ: 1361-1352), hâlâ hakkında en az bilgi bulunan firavundur. Tahta çıkma hakkını, ünlü Kral Akhenaton (MÖ.1379-1362) ile Kraliçe Nefertiti'nin kızı Prenses Ankhesenpaaten'le evlenerek elde etmişti. Tutankhamon'un ebeveyninin kimler olduğu konusunda, bazı uzmanlar bu firavunun ,"Akhennaton'un Nefertiti dışında bir kadından olan oğlu" tezini ileri sürüyorlar. Bazı uzmanlara göre de Tutankhamon,Akhenaton'un babası III: Amenofis'in (MÖ.1417-1379) birinci karısı Tiy'den doğmuştu. Kesin olan, Tutankhamon'un III.Amenofis ve Akhenaton'la akraba ve soylu olduğudur. Dokuz yaşında tahta çıkan ve adı 12 yaşına kadar "Tutankhaten" (Güneş Tanrısı Amon'un yaşayan temsilcisi) olan Tutankhamon, krallar arası savaşların en yoğun olduğu dönemde doğmuştu. Kralların fethettikleri toprakların genişlediği ve komşu ülkelerden de altının ülkeye aktığı bu dönemde Mısır,dünyanın en zengin ülkesiydi. Firavun, vaktini daha çok yönetimin bulunduğu Memphis'te geçiriyordu ama Mısır'ın başkenti Teb Şehriydi. Tutankhamon'un tahta çıktığı sırada Mısır'ın bütün tapınakları bakımsızlıktan kırılıyordu.




Yönetimdeki karışıkların önü alınamıyor, Suriye'ye düşmanla çarpışmaya giden ordu sürekli yeniliyordu. Tutankhamon ,"babası" Amon'un Ptah'ın ve diğer tanrıların altın heykellerini yaptırdı. Çözülmüş olan rahiplik kurumlarını düzenledi, tapınakların hazinelerine büyük bağışlar yaptı. Akhenaton, Güneş Tanrısı Aton'a bağlı tek tanrılı bir düzen kurdu ve Mısır'lıları diğer tanrıları bırakmaları için zorladı. Başkenti Teb'den, Akhenaton (şimdiki el-Amarna)'ya taşıdı. Firavun, Akhenaton'un tersine "Eski Rejim"i canlandırdı ve III. Amenofis zamanında bitirilmemiş olan anıtların tamamlanması işine girişti. Bu işlerin arasında Luxor tapınağı da vardır. Bugün, Tutankhamon'un tahtta kaldığı dokuz yıl boyunca askerî bir harekata katılmadığı düşünülüyor. Sadece keşif için General Horemhem komutasında Filistin'e ve Lübnan'a asker gönderdiği sanılıyor.

Tutankhamon, 19 yaşındayken aniden öldüğü için geride vasiyet bırakmamıştır. Kafatasında, sol kulağın arkasında tahribat bulunduğu için, ölümünün bir kaza sonrasında olduğu sanılıyor. Ancak, şu anki Mısır bilimcilerin ürettiği senaryolara göre Tutankhamon'un generali Horemheb, iktidarı ele geçirmek için Tutankhamon'un kafasının arkasına sert bir cisim ile vurmuş ve ölümüne neden olmuştu.
Mezarının yanında bulunan iki küçük tabuttaki ölü doğmuş bebeklerin , Tutankhamon'la çok sevdiği eşi Ankesenamun'un çocukları olduğu sanılıyor. Bunun yanı sıra hayvan mumyaları da bulunmuştur. Tutankhamon'un mezarında bulunan lambada ise, günışığı ile görülmeyen; ancak zifîrî karanlıkta ikisinin burun buruna figürleri bulunmaktadır. Tutankhamon'un ölümünden sonra, tahta çıkan General Horemheb,Tutankhamon'un tapınaklarını kendisine aldığı gibi, onun adını da unutturmak istemiş; ama bilinmeyen bir nedenle Tutankhamon'un lahdine dokunmamıştı.

Kanaatimce, kendisinin işlediği cinayeti -dikkat çekmemek üzere- örtbas yöntemlerinden biriydi. İşte bu lahit, 1922 yılında Lord Carnarvaon ve Howard Carter adlı iki İngiliz ejiptolog tarafından bulundu. Tam 3000 yıl sonra Horemheb'e ilginç bir oyun oynamış, sonunda Tutankhamon yine üne kavuşmuştu.

Altta okuyacağınız bölüm ise, "Tutankhamon'un bir lanet perdesi ile mezarını koruduğu" sorusunu sizlere soracaktır:

Eski Mısır Uygarlığı, büyük, ilgi çeken gizemini sürdürüyor. Kazılar, arkeoloji araştırmaları sürdükçe ortaya yeni bilgiler çıkıyor. Bulunan her yeni kalıntı, bilinenleri değil, bilinmeyenleri çoğaltıyor sanki. Mısır'da yaşanan en ilginç olaylardan biri de Firavun Tutankhamon'un mezarının açılmasıyla ilgiliydi. Her şey, Carnavon Lordu'nun ölümüyle başladı.
İNGİLTERE'DE BİR CENAZE TÖRENİ

1923 yılının 30 Nisan günü İngiltere'nin Hampshire bölgesinde, Beacon Tepesi'nde, sade bir cenaze töreni düzenlendi.Törene katılanlar heyecanlıydılar. Çünkü toprağa vermek üzere oldukları Carnarvon Lordu George Edward Stanhope, gizemli bir biçimde öldürülmüştü. 3000 yıllık lanet… Herkes, Lord'un Eski Mısır'ın 18. Sülale firavunlarından Tutankhamon'un lanetine uğradığına inanıyordu. Lord, bu firavunun mezarının açılması için para harcamış ve bizzat kazılara katılmıştı.  Carnavon Lordu'nun ölümünü başka ölümler izledi. Tutankhamon'un mezarına girip çıkan ya da bu işe karışan birçok insan, anlaşılmaz bir biçimde yaşamını yitiriyordu. Firavun Tutankhamon öleli, 3000 yıldan uzun süre geçmişti.Yani, 3000 yıl sonrasına uzanan bir lanetten söz ediliyordu…

LORD, MISIR'A GİDİYOR

Bu esrarengiz "mezar açma" olayını aydınlatabilmek için ise, Carnarvon Lordu'nun Mısır'a gidişinden başlamak gerekiyor. Parası bol, yapacak işi pek olmayan İngiliz soylusu Carnarvon Lordu, dünyayı dolaşıyor, keyfine göre yaşıyorken,1901 yılında Almanya'da Bad Schwalbach kaplıcalarında bulunduğu sırada bir araba kazası geçirdi. Göğsü, çok kötü zedelendi. İngiltere'ye döndü.

Soluk almakta güçlük çekiyordu. Bir süre tedavi gördükten sonra iyileşti. Ama özel doktoru ona tedbirli davranmasını tavsiye etti. Özellikle kış mevsimlerini soğuk İngiltere yerine, ılıman ve kuru bir iklimin egemen olduğu ülkelerde geçirmeliydi. O günlerde Mısır, Avrupalılar için çok gözde bir ziyaret yeriydi. Lüks oteller ve tarihsel kalıntılar, çok sayıda turisti buraya çekiyordu. Özellikle Krallar Vadisi denilen yerde yapılan kazılara Lord büyük ilgi duydu.

  ARKEOLOG CARTER
                                   
Carnarvon Lordu, Mısır'da kısa sürede eski sağlığına kavuştu. Ama Mısır'dan bir türlü kopamadı. Sanki bir şey, onu dürtüyordu. Eski Mısır uygarlığını incelemeye başladı. Yapılan kazıları izlemeye koyuldu ve birgün bizzat kendisi bu kazılara katıldı. 1907 yılında yine Mısır'dayken yurttaşlarından arkeolog Harold Carter'le tanıştı ve onu kendisine danışman yaptı. Carter, 33 yaşındaydı ve 17 yaşından beri Mısır'daydı. Birçok kazıda bulunmuş, ünlü arkeologlara yardımcılık yapmıştı. Tarihî Kalıntılar Servisi'nde çalışmış ve Krallar Vadisi'ndeki kazıları denetlemişti; ama Mısır yetkilileriyle arasında anlaşmazlık çıkınca, görevinden istifa etmişti.

Carnarvon Lordu kendisine rastladığı sırada, manzara ressamlığı yaparak hayatını kazanmaktaydı.O da nedense bir türlü Mısır'dan ayrılamıyordu. Carnarvon Lordu, ona yılda 400 İngiliz Sterlini ücret ödemeye başladı. Mısır'da mezar demek, hazine demekti. Çünkü eski Mısırlılar, ölülerini öbür dünyaya en değerli hazineleriyle birlikte gömerek uğurlardı. Lord, bulunacak bir hazine ile Carter'e ödediği parayı kat kat çıkaracağına inanıyordu.

CARTER, MEZARIN İZİNDE

1 Kasım 1922'de o güne kadar hiç kazılmamış bir hektarlık bir üçgende çalışmalara başlayan Carter, 4 Kasım'da çökmüş bir merdiven girişi buldu. Bir gün sonra ise, bu girişin olduğunu kesin biçimde anlamıştı. İngiltere'ye telgraf çekmesi üstüne Lord, kızı Lady Evelyn ile birlikte Mısır'a gelerek bizzat kazılara katılmaya başladı. 26 Kasım'da, yaptıkları kazının bütün molozlarını temizlemişlerdi. Ardından sanki içeriden kilitlenmişçesine kapalı duran bir kapıyı açmayı başardılar. İçeri ilk giren Carter oldu. Gördükleri karşısında adeta dili tutuldu. Bu çok odalı mezarın giriş odası bile hazinelerle doluydu.

LORD, OLAYI THE TIMES'E SATIYOR

Lord, o ana kadar harcamış olduğu paraları çıkarmak istiyordu. Mezardan ne kadar değerli şeyler çıkarsa çıksın, onlara sahip olması olanaksızdı. Çünkü Mısır hükümeti, kazıyı denetliyordu. Lord, mezarla ilgili bilgileri The Times gazetesine para karşılığı sattı. Böylece İngiliz okurlar, kazı sırasında olan biten her şeyi günü gününe izlemeye başladılar.

TUTANKHAMON'LA BULUŞMA

Lord Carter, Lord'un kızı Lady Evelyn ve Carter'in yardımcısı,Arthur Callender ile birlikte bir gece mezarın ana bölümüne girmeyi başardılar. Tümü, gördüklerinin gerçek olup olmadığından kuşkuya düştüler. Her şey altındandı. Firavun'un mumyasının koskocaman bir altın sandukanın içinde olduğu anlaşılıyordu. Duvarlarda altın çerçeveli resimler vardı. Bunlar da firavunun ailesine aitti.Tanrı Osiris'i sembolize eden parlak, cilalı altın bir mask da duvarda asılıydı. Carter ve Lord, ne bulduklarını biliyordu. Bu mezar, 18. Sülale krallarından Tutankhamon'undu.Tutankhamon, M.Ö 1346-1339 arasında bir tarihte ölmüş,o tarihten bu yana mezar hiç açılmamıştı.Varlığı bile bilinmiyordu.. Carnarvon Lordu, bulduklarını bütün dünyaya ilan etti. Kazı sırasında çıkan bütün molozlar temizledikten sonra resmî açılış yapıldı. Gazeteciler, fotoğraflar çektiler. Olay, bütün dünyaya duyuruldu.

"ÖLÜM GELECEK…"

Kazılar devam ederken ilgi çekici bir şey olmuştu. Bütün vaktini kazı terinde geçiren Carter, kaldığı eve pek uğramıyordu.Oraya nasıl geldiği bilinmeyen bir kobra yılanı evine girmiş ve Carter'in kafeste yaşayan uğurlu kanaryasını yiyivermişti. Kazılarda çalışan Mısır'lı işçiler, inançlı kişilerdi. Bu olayı duyunca çok heyecanlandılar. Bunu bir uğursuzluk belirtisi olarak kabul ettiler. Çünkü kobra yılanı, Mısır hükümdarlığının simgesiydi ve Tanrıça Vadeet tarafından korunduğuna inanılan bir hayvandı. İşçiler, aralarında olayı şöyle yorumladılar: "Yakında ölüm gelecek…"

TURİSTLER, MISIR'A AKIN EDİYOR

Tutankhamon'un mezarı, dünyada büyük ilgi gördü. Mısır'daki meraklılar yetmiyormuş gibi binlerce Avrupalı turist, Mısır'a akın etmeye başladı. Mezarın girişine her gün binlerce insan geliyordu. Arkeologlar, bilim adamları, kâşifler, mezarı ve hazineleri görmek için birbirlerini eziyordu. Bâzı serserilerin olay çıkardığı da oluyordu… Firavun Tutankhamon'un 3000 yılını aşkın bir zamandan beri süren "ebedî istirahatı"na son verilmişti.

LORD İLE CARTER'İN ARASI AÇILIYOR

Carnarvon Lordu ve Carter'in mezarı buldukları anda duydukları sevinç, bütünüyle yok olmuştu. İkisi de çok sinirliydiler. Mısır hükümeti'yle olan ilişkileri bozulmuştu. Carter, mezarda bulunan eşyaları kaydetmek için günlerce çok kötü koşullar altında çalıştı. Bir akşam, Carnarvon Lordu ile bir araya geldi ve aralarında çok şiddetli bir kavga çıktı. Lord, İngiltere'ye gitti.

1923 Şubat'ında Lord'un sağlık durumu bozuldu.Anlaşılmaz bir biçimde dişleri döküldü. Ateşi, bir yükseliyor bir düşüyordu. Mart ayı başında Mısır'a döndü ve bir süre için durumu düzeldi. Ama daha sonra yeniden kötüleşmeye başladı. Ailesi, Mısır'a geldi hemen. 26 Mart günü, Carnarvon Lordu'nda kan zehirlenmesi olduğu resmen açıklandı. 4 Nisan günü Kahire'de, Continental Svoy Oteli'nde komadaydı. Ertesi sabah saat 2'de, tüm hastalığı boyunca yanından ayrılmayan İngiliz hasta bakıcı , Carnarvon Lordu'nun öldüğünü bildirdi.

Tam o anda oteldeki ışıklar titredi ve söndü. Otelin penceresinden dışarı bakanlar, bütün Kahire'de elektriklerin kesildiğini gördüler. Kentte elektrik kesintileri çok sık olmakla birlikte, Lord'un öldüğü andaki arıza için hiçbir açıklamada bulunulmadı. Aynı saatlerde Lord'un İngiltere'deki şatosunda bulunan İskoçyalı kahya da dehşet içinde irkildi. Lord'un köpeği, titriyor ve uluyordu. Biraz sonra o da öldü.

"MEZARA DOKUNANA ÖLÜM…"

Lord'un ölümü, bütün dünyada şok etkisi uyandırdı. Gazeteler, Firavun Tutankhamon'un mezarında bulunmuş yazılardan söz ediyorlardı. Eski Mısır yazısıyla yazılmış olan bu yazılardan biri, şöyle diyordu:

"Mezara dokunanlara ölüm gelecektir."

Bazıları da mezarda başka uyarıların bulunduğunu ileri sürdüler. Bunlardan biri, şöyleydi:

"Ölüm, firavunların huzurunu bozanı, kanatlarıyla katledecektir."

Arkeolog Carter ise, Tutankhamon'un mezarında bu türden bir lanetin bulunmadığını söyledi. Onu rahatsız eden bir tek şey vardı. Mezarın altın sandukasının önünde bir lamba bulmuştu. Bu lambanın üstünde şöyle yazıyordu:

"Gizli odaya girilmesini önleyeceğim. Benim görevim, ölüyü korumak."

GİZEMLİ ÖLÜMLER

Firavun Tutankhamon'un mezarını ziyaret eden arkeolog ve turistlerden bazıları da kısa bir süre sonra hastalanarak öldüler. Mezarın iç odalarından birinin açılışında bulunan kişilerden biri olan James Henry Breasted, ateşli bir hastalığa yakalandıysa da mezarda çalışmayı sürdürdü. 70 yaşına kadar, yani 12 yıl daha yaşadı. Amerikalı Milyarder George Jay Gould, mezarı ziyaret ettiği gün ateşlenerek aniden öldü. Arkeolog Carter'in yardımcılarından biri olan A. C. Mace, ateş nöbetlerine tutulunca işi bıraktı ve 1928'de öldü. Bir başka yardımcısı Richard Bethell, 45 yaşında kan dolaşımı yetersizliğinden (!) öldü.

Bütün bu ölümler, mâkul ve doğal nedenlerle açıklanabilir mi?Havalanan tozda bakteriler olduğu ileri sürüldüyse de, bilim adamı Alfred Lucas, bazı bakteri örneklerini inceledi. Bunlardan bir tanesi dışında aşağı yukarı tümünün zararsız olduğunu açıkladı. Bir süre, mezar duvarlarını kaplayan mantarın bir alerjiye neden olduğu sanıldı. Ama bu konuda da bir kanıt getirilemedi. Eski Mısır'lıların çok etkili zehirler ürettikleri biliniyordu. Açılan tüm mezarlarda böyle zehirler arandı.Ama bulunmadı…

ÖLÜMLERİN ARKASI KESİLMİYOR

Firavun Tutankhamon'un mezarına ilgi gösterildikçe, ölümler de sürüp gidiyordu. Kahire'de Carnarvon Lordu'na bakan İngiliz hemşire, 1926 yılında (28 yaşında) doğum yaparken öldü. New York'taki Metropolitan Sanat Müzesi'nin temsilcisi Herbert Winlock, Mısır'a geldi. Firavun Tutankhamon'un mezarı yüzünden öldüğü sanılan insanların bir listesini yaptı. Kahire Üniversitesi'nden Dr. İzzettin Taha, yıllar sonra konuyla bilimsel olarak ilgilendi.

Arkeologların ve müzelerde çalışanların ciğerlerinde mantar hastalıkları olduğunu buldu. Eski mezarlara girmiş olanların da bu hastalıktan ölmüş olabileceğini ileri sürdü. Kısa bir süre sonra Kahire 'den Süveyş'e giderken düz yolda kullandığı araba, karşı yönden gelen bir arabayla çarpıştı. Yapılan otopside Dr. Taha'nın çarpışmadan saniyeler önce solunum yetersizliğinden öldüğü ortaya çıktı… Tutankhamon'un mezarının kalıntılarının 1972'de Londra'da ve daha sonra da Amerika'da sergilenmesinde de gizemli ölümler meydana geldi. Bunlardan en üzücü olanı, Mısır Eski eserler Bölümü Müdürü Dr. Gamaleddin Mehrez'in ölümüydü. Mehrez,bütün bu ilginç ve enteresan ölümlerin, kuşkusuz kişiyi tedirgin edebileceğini, ama lânete kesinlikle inanılmaması gerektiğini söylemişti.

"Bakın bana!" demişti. "Bütün yaşamım boyunca mezarlar ve mumyalarla uğraştım. Bütün bunların bir rastlantı olduğunun en büyük kanıtıyım." Bu sözlerin üzerinden dört hafta sonra, sergilenecek.eserler Londra yolundayken, 52  yaşında öldü.

LANET DEVAM EDİYOR

Sergilenecek eserleri Londra'ya götüren RAF uçağının baş teknisyeni  Lansdown, bilinmeyen bir nedenle Tutankhamon'un ölüm maskesinin bulunduğu kutuyu tekmelemişti.İki yıl sonra aynı bacağı garip bir kazada kırıldı. Mürettebattan başka kişiler de beklenmedik şekilde öldüler. Başka bir olay da ,1980'de "Kral Tutankhamon'un Laneti " adlı TV filminin çekimi sırasında ortaya çıktı.

Mısır'da çekimin birinci günü, tahıl yüklü bir araba bilinmedik bir nedenle devrildi ve filmin yıldızı Lan McShane'in bacağının 10 yerden kırılmasına neden oldu. Lan McShane'nin yerini Robin Ellis aldı, ancak başka yıldızlar, yapıma katılma teklifini reddettiler. Belki de Tutankhamon'un laneti, bir hileden ibaretti. Belki de halkın inançları, böyle bir olayı yaratmıştı. Ya da ,Tutankhamon, mezarında rahatsız edilmeden bırakılmalıydı.

Alintı:gizliilimler





                                                                                                               

0 yorum:

Yorum Gönder

Popular Posts

Recent Posts

Unordered List

Categories

Text Widget

Blog Archive